Zina (Aldatma) Nedeniyle Boşanma
- Av. İsmail Can

- 19 Ağu
- 2 dakikada okunur
1. Zina Kavramı ve Hukuki Niteliği
“Zina”, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde boşanma sebepleri arasında mutlak ve “özel” bir neden olarak düzenlenmektedir. Bu maddeye göre eşlerden biri, evlilik devam ederken karşı cinsten biriyle cinsel birliktelik yaşarsa, diğer eş boşanma davası açma hakkına sahiptir.
TMK 161/1: “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.”
Zina, evlilikte sadakat yükümlülüğünün en ağır ihlallerinden biridir ve kanun koyucu tarafından doğrudan boşanma sebebi sayılmıştır.
2. Boşanma Davasında Zinanın Kabulünün Şartları
Zina sebebiyle boşanma davasının açılabilmesi için üç temel unsurun varlığı aranır:
Eylemin evlilik birliği içinde gerçekleşmesi,
Cinsel sadakatsizliğin fiilen yaşanmış olması,
Davacının zinayı öğrenmesi ve süresinde dava açması.
Önemle belirtilmelidir ki; aldatmayı öğrenen eşin altı ay içinde dava açması gerekir. Ayrıca her hâlükârda zina üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. Bu yönüyle zina, “hak düşürücü süreye” bağlı boşanma sebeplerinden biridir.
TMK 161/2: “Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.”
Bununla birlikte; evlilik birliği içerisinde zinanın gerçekleşmesinden sonra, zina eden eşi affeden tarafın bu sebebe dayanarak dava açma hakkı yoktur. Yargıtay içtihatlarında birlikte yaşamaya devam etmek, fiilden sonra cinsel birliktelik yaşamak yahut zina fiilini görmezden gelmek açıkça olmasa dahi af sayılmaktadır.
TMK 161/3: “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
3. İspat ve Delil Unsuru
Zinaya dayalı boşanma davalarında uygulamada genellikle mahkeme önünde kesin delil sunmak güçtür. Mevzuatta zinanın doğrudan yapılmış bir tanımı söz konusu değildir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere zinanın unsurlarından en önemlisi eşlerden birinin bir başkası ile cinsel ilişkiye girmiş olmasıdır. Bu durumun ispatlanması da takdir edileceği üzere çoğu zaman mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle Yargıtay içtihatları, tanık beyanlarını, otel kayıtlarını, mesaj ve e-posta içeriklerini, sosyal medya yazışmalarını, fotoğraf veya kamera görüntülerini önemli delil olarak kabul etmektedir.
Zinanın ispatlanmasında genellikle dolaylı ispatlar ve karineler öne çıkmaktadır.
Örneğin; evli bir kişinin bir başkasıyla yarı çıplak yakalanması, evli bir kişinin bir başkasıyla aynı yerde gecelemesi/sabahlaması yahut birlikte tatile çıkması gibi hususlar zinanın varlığına karine teşkil etmektedir.
Bununla birlikte delillerin hukuka uygun yolla elde edilmesi zorunludur; aksi halde mahkeme bu delilleri dikkate almaz (HMK m.189).
Örneğin; Yargıtay’a göre, herkesçe erişilebilir bir yerde bulunan veya sosyal medyada bizzat taraflarca paylaşılan görüntüler hukuka uygun sayılabilecekken, özel hayatın gizliliğini ihlal edecek, gizli şekilde elde edilen görüntüler delil olarak kabul edilmemektedir.
4. Tazminat ve Nafaka Hakları
Zina eden eş, boşanmada kusurlu sayılır. Bu durumda aldatılan taraf, TMK m.174 uyarınca maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Ayrıca eşlerin sosyal ve ekonomik durumuna bağlı olarak yoksulluk nafakası veya çocuklar için iştirak nafakası gündeme gelebilir. Yargıtay uygulamalarında genellikle aldatılan eşin kişilik haklarının ağır şekilde ihlal edildiği kabul edilmekte ve manevi tazminata hükmedilmektedir.
5. Sonuç
Zina, mevzuatımızda en ağır özel boşanma sebeplerinden biri olarak düzenlenmiştir. Bu sebebe dayanarak dava açılabilmesi için süre, delil ve af kurumları dikkatle değerlendirilmelidir. Uygulamada yalnızca zina maddesine dayanmak yerine, olayın niteliğine göre diğer boşanma nedenleriyle birlikte dava açılması ve hukuki sürecin bir avukat yardımı ile daha etkin yürütülmesi önem taşımaktadır.






Yorumlar